Kefernahum Filmi ve Sosyal Hizmet

0

Kefernahum filmi:Film Lübnan’da yaşayan ve henüz yaşını bile tam olarak bilmeyen bir çocuğun hikayesini anlatıyor. İsmi Zain.

Zain çok çocuklu fakir bir ailenin en büyük çocuğudur. Sahar adındaki kız kardeşinin kendinden yaşça büyük bir adamla evlenmesiyle aslında bütün olay başlıyor. Zain küçük yaşına ve olanaklarına rağmen Sahar’ı korumaya ve onu evlendirmemeye çalışsa da maalesef başarılı olamıyor. Bu olay üzerine Zain evi terkediyor, sokakta yaşayacağını düşünüyor fakat tesadüfen tanıştığı Etiyopyalı kadın ona acıyıp kendi evine götürüyor. Bu ev ve kadın sayesinde Zain’in bir de siyahi kardeşi oluyor. Kadın işe gittiği zaman diliminde; Zain siyahi çocuğa bakıyor, onunla oyunlar oynuyor, yemek yediriyor ve beraber annesinin gelmesini bekliyorlar. Fakat kadının kaçak olduğundan ve ileride yaşayacakları sorunlardan Zain’in haberi yoktur.

Filmi izlerken aslında hala ülkemizde ve dünyada yaşanan ve asla eskimeyen sorunların; çocuk gelinlerin, mültecilerin, yoksul ailelerin farkına varabiliyoruz.

Farkında olsak da değiştirmek için hiçbir şey yapmadığımızı, aynı şekilde hayatımıza devam ettiğimizi de net bir şekilde yüzümüze vuran bir film diyebiliriz.

Kefernahum, Nadine Labaki’nin yönettiği Lübnan yapımı 2018 çıkışlı dram filmi.

Aldığı ödüller:

  • Cannes Film Festivali Juri Ödülü (Nadine Labaki)
  • Altın Portakal En İyi Erkek Oyuncu Ödülü
  • Altın Portakal Gençlik Jurisi Ödülü (Nadine Labaki)

KEFERNAHUM NE DEMEKTİR?

Kelime aslen Fransızcadan. Kefernahum, kaos anlamına geliyor ve Fransız edebiyatında kaosu ifade etmek için kullanılıyor. İncil’deki bir köy kaotik olduğu için lanetlenmiş ve daha sonra tarihe baktığımızda  kaosu, cenehhemi, kargaşayı ifade etmek için kullanmaya başlamışız. 

 KEFERNAHUM FİLMİNDE GEÇEN KONULAR

  • 1)Aile içi iletişimsizlik
  • 2)Çocuk gelin
  • 3)Yoksulluk
  • 4)Mülteci-Göçmen sorunu
  • 5)Merhamet

1)AİLE İÇİ İLETİŞİMSİZLİK

Kefernahum filmindeki aileye baktığımızda aslında aile içinde hiçbir iletişimin olmadığını daha çok sözlü ya da fiziksel şiddet olduğunu, anne-babanın çocuklara gereken ilgi ve değeri vermediğini kolaylıkla görebiliyoruz. Durum böyle olunca çocukların kendini değersiz, toplum ve aile içinde bir yer edindiklerini görememesi çok normaldir. Çocukların çevrelerine karşı sürekli öfkeli, şiddete meyilli, sağlıklı iletişim kuramamalarının temelinde aile içi iletişim kopukluğunun ne kadar etkili olduğunu Zain’in ailesinde çok net bir şekilde görebiliyoruz. Anne-babanın bile birbirleriyle doğru düzgün iletişim kurmaması, çocuklarını dinlememesi ve onları her konuda azarlayıp susturmaya çalışmaları bu ailenin ne kadar büyük bir iletişim sorunu yaşadığını gösteriyor. Zain’in okula gitmek istemesi,bunu dile getirmesi fakat babasının önemsememesi ve Zain’i bir şekilde susturmaya çalışması bu duruma örnek olabilir.

 2)ÇOCUK GELİNLER

Hala günümüzde devam eden ve önünü alamadığımız çocuk gelin sorununu bu filmde de net bir şekilde görebiliyoruz. Zain’in on bir yaşındaki kız kardeşi Sahar’ın ergenlik dönemine girer girmez ev sahipleri ile evlendirilmek istenmesi, daha iyi ve rahat bir hayat yaşayacağını düşünülmesi aslında onu büyük bir felakete sürüklüyor. Ne yazık ki Zain’in bütün çabalarına rağmen Sahar evlendiriliyor ve daha on bir yaşındayken hamile kalıyor. Doğal olarak vücudu bu hamileliği kaldıramıyor ve Sahar’ın ölümüne sebep oluyor. Aslında filmi izlerken bu kısımda büyük bir cahilliğe de şahit oluyoruz. Henüz çocuk olan bir kızdan çocuk bekleyen insanların bunu normal karşılaması ve anneliği becerebileceğini düşünülmesi büyük bir yanılgı.

Bu durumda bile ailesi ve eşi kesinlikle kendine suç bulmuyor çünkü aslında onu bu hayattan kurtarmak için böyle bir yola başvurduklarını öne sürüyorlar.

Annesi de çocuk yaşlarda evlendirildiği, toplumlarında ve kültürlerinde bu normal karşılandığı için kendini mahkeme salonunda bu konu hakkında haklı çıkarmaya çalışıyor.

 3)YOKSULLUK

Filmde gözümüze net bir şekilde çarpan durum toplumun, ailenin ne kadar zor şartlarda hayatlarını sürdürmeye çalışmalarıdır. Yoksulluk sınırları o kadar üst düzeyde ki çocuklar bile çalışmak zorundadır. Zain ve Sahar’ın sokaklarda bir şeyler satmaya çalışmaları, Zain’in markette çalışması ve bunun karşılığında evlerine kira ödememeleri ya da eve birkaç malzeme götürülmesinin maaş yerine geçtiğini görüyoruz. Maddi durumları yüzünden çocukların hiçbir eğitim alamaması bunun yerine çalıştırılması maalesef yine ülkemizde ve dünyamızda çok yaygın bir durum ve filmde çok güzel bir şekilde değinilmiş.

 4)MÜLTECİ-GÖÇMEN SORUNU

Filmde çocuğu için yaşayan ve ona daha iyi bir hayat sunmaya çalışan Etiyopyalı mülteci bir anneyi görüyoruz. Daha iyi bir hayat yaşayacağını düşünerek ülkesini bırakan -ki ilk geldiğinde gayet güzel bir evde hizmetçilik yaparak yaşamını sorunsuz ve güzel bir şekilde geçiren, amacına ulaşan mülteci kadın daha sonra sevgilisinden hamile kalarak maalesef hayatını zor şartlara sürüklüyor. Hizmetçilik yaptığı evden ayrılıyor ve sahte bir kimlik ve oturma izni çıkartarak(belirli ücretler karşılığından),bulduğu her işte çalışarak hayatını devam ettirmeye, çocuğuna bakmaya çalışıyor. Fakat içinde her zaman yakalanma, sınır dışı edilme ve çocuğundan kopma korkusu var. Ne yazık ki korktuğu oluyor ve yakalanarak hapise atılıyor ama onun düşündüğü tek şey çocuğu oluyor. Filmde bir mültecinin yaşadığı korkular, yaşama kaygısı, sahte belgeler için nasıl sömürüldüğü göz önüne çıkarılmış ve başarılı olmuş. Etiyopyalı bu kadının çabası, çocuğuna bağlılığı ve hayatta kalma gayreti insanın içine işliyor.

5)MERHAMET

Filmde izleyenleri en çok etkileyen şeyin Zain’in merhameti, vicdanı ve siyahi çocuğa gösterdiği sevgi olduğunu düşünüyorum. Çevresinden hatta anne ve babasından bile görmediği merhameti küçücük bir çocuğa o kadar güzel gösteriyor ve hissettiriyor ki etkisinden çıkmak çok kolay olmuyor. Aynı şekilde kendi kız kardeşi Sahra’yı korumaya çalışması, küçük kardeşinin ayağındaki zinciri eve gelir gelmez çıkartması ve onu rahatlatması Zain’in ne kadar güzel ve hassas kalpli olduğunun göstergesi.

Mülteci kadın hapise atıldıktan sonra Zain’in siyahi çocuğa resmen bir anne gibi bakması, onu beslemesi, yanından asla ayırmaması aslında kendi anne-babasından beklediği merhameti, sevgi ve ilgiyi yansıtıyor diyebiliriz. Onu her bırakıp gitmeye çalıştığında bunu yapamaması hatta çocuğa daha çok bağlanmasını göstermekte.

Annesinin yeni bir çocuk dünyaya getirmesine karşı çünkü; o çocuğunda kendisi ve kardeşleri gibi mutsuz, merhametsiz, sevgisiz bir ailede yaşamasını istemiyor.

Son olarak; Zain’in gerçek hayatında da sokakta yaşaması ve sokakta keşfedilerek filmde başrol oynatılması onun rolünü mükemmel şekilde canlandırmasını, kendi karakterini de çok güzel sergilemesini sağlamış diyebiliriz.

“Zain gülümse! Bu fotoğraf kimlik için. Ölüm belgesi için değil ki.”

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.