Covid-19, Eğitim, Sağlık, İstihdam ve İhtiyaçlar

0

DİLEM İGDE
Türk Kızılayı- Sosyal Hizmet Uzmanı

Giriş

Covid-19 dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye de’de ‘herkes eşittir; bazıları daha eşit.’  Sözünü yeniden düşünmemize neden oldu. Toplumun her kesimini, derinliği farklı olsa da, etkileyen pandemi sürecinde ‘Peki ‘daha eşit’ olmayan mülteciler neler yaşadı?’ diyerek sorgulama ve sahada deneyimleme imkanım oldu. ‘Ama T.C. vatandaşları da aynı durumda diye başlayan ve devam eden cümlelere sonsuz anlayış duyarak, şöyle okumanızı öneririm: Toplumun her kesimine, içinde yaşadığımız ve tabii ki birlikte yaşadığımız her grubun neler yaşadığını tüm açıklığı ile bilirsek, ancak kendimizi ve bireyi güçlendirebiliriz.

Eğitim, sağlık, istihdam, temel ihtiyaçlar olarak gruplandırdığım metinde, kadına yönelik şiddet, çocuk işçiliği gibi sorunlara aslında bütününün nasıl ve ne derece etkisi olduğunu, pandemi dönemi özelinde anlatacağım. Kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, belediyeler, sivil toplum kuruluşları gibi aktörlerin, pandemi döneminde aldıkları rollere ve sahanın ihtiyaçlarına olan etkisine değineceğim. Covid-19 etkisi ile belirsiz ve dinamik karar süreçleri göz önüne alınarak değerlendirilmiştir. Özellikle Mart-Ağustos 2020 aylarına yönelik olan saha gözlemlerine değinilmiştir. Mart ayından itibaren telefon ve online görüşmeler ile, Haziran ayından itibaren ise yüz yüze görüşmeler sonucu yaklaşık 300 mülteci bireyin hikayelerini birebir dinleme şansı edindiğim profesyonel çalışma deneyimim ve mesleki çalışmalarımın, saha gözlemlerimin, tamamen kişisel bir arzu/çaba ile sosyal hizmet perspektifinden değerlendirilmesidir. ( Mülteci kelimesi, statü göstergesi olarak değil, menşei ülkesinden göç etmek zorunda kalmış tüm bireyleri tanımlamak amacıyla kullanılmıştır. )

Eğitim

Derslerini televizyon üzerinden kontrol edemeyen, evinde televizyon olmayan çocuklar, akıllı telefon üzerinden yaptıkları ders takibinde evde birden çok kardeş olması ancak 1 akıllı telefon olması durumunda, derslerinin sekteye uğradığını ifade etmişlerdir.  Eğitime erişiminde Covid döneminde devamsızlık olan çocukların ailelerinin, akıllı telefon ya da televizyon aracılığıyla gerçekleşen dersleri takip etmedikleri, ‘bir şeyler izliyor işte, ama bilmiyorum.’ ‘ödev veriyorlar mı bilmiyorum, ablası/abisi bilir.’ Tarzı ifadeler kullandıkları, bu dönemin geçici olduğu ve eğitimin online üzerinden olduğu için zorunlu değil keyfi olduğu gibi bir yaklaşımlarının olduğu gözlemlendi. Online eğitimin etkisine de inanmadıklarını belirttiler. Ebeveynlerin okul ile whatsapp grupları aracılığı ile iletişimde oldukları ancak Türkçe bilmeyen ailelerin bu gruplar üzerinden olan haberleşmeleri anlamadıkları gözlenmiştir. Evde ödevleri konusunda genellikle daha büyük yaştaki abla ve abilerden destek alan çocuklar olduğunu gördüğümüzde, anne ve babaların Türkçe bilme oranının az olması ve evde bakım ihtiyacı olan bebeklerin de olması buna neden olarak görülmüştür. Özel eğitim öğrencilerinin eğitime erişimi sekteye uğramıştır. Kimi özel eğitim öğretmeni kişisel inisiyatif alarak öğrencilerini telefon üzerinden takip etmiştir. Engelli bireylerin- eğer çocuksa- ebeveynlerinin çok zorlandığı, bir eğitim düzeninden çıkan engelli çocukları ile baş etme yöntemlerini bilmedikleri ve zorlandıkları görülmüştür.

  • Hanede televizyon, internet paketinin olmaması sebebiyle çocukların ciddi bir bölümünün Eba Tv’ ye erişemedikleri bilgisi edinilmiştir.
  • İnternet ücretini ödeyememeleri ve kısıtlı internet kotaları olması nedeniyle internet bağlantısı mevcut evlerde dahi çocukların eğitime düzensiz devam etmesi ile karşılaşılmıştır.
  • Bodrum katta ikamet eden ailelerin yaşadığı şebeke problemi nedeniyle internet üzerinden Eba Tv’ ye erişemedikleri bilgisi edinilmiştir.
  • Ailelerin, internet ve Eba Tv kullanımı hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığı bilgisi edinilmiştir. (Eba Tv erişim klavuzu/bilgisi eksikliği)
  • Eba Tv erişimi olan çocukların dil engeli sebebiyle dersleri anlamakta güçlük çektikleri bilgisi edinilmiştir. Derslere interaktif olarak katılımda güçlük yaşayan çocuklar, katılım sağladıkları dersleri anlamakta güçlük çektiklerini ifade etmişlerdir. Bazı öğrencilerin eğitimleri hakkında öğretmenleri ile iletişim halinde oldukları fakat bazı öğrencilerin ise öğretmenleri ile iletişim halinde olmadıkları bilgisi edinilmiştir. Öğretmenleri ile aktif iletişim kuramayan çocukların dönem içi derslerini takip etmekte diğer çocuklara göre ekstra güçlük yaşadığı tespit edilmiştir.

Sağlık

İstanbul ili içerisinde ilçe ve hastanelere göre sağlık hizmetlerine erişim süreç boyunca sıkça değişmiş ve güncellenmiştir. Belirli hastaneler sadece pandemi sebebiyle başvuruda buluanan kişilere hizmet vermeye başlamıştır. Bu sebeple tedavisini devam eden kişilerin, hizmet aldığı hastaneler pandemi için hizmet vermeye başladıysa kişilerin tedavi süreçleri duraksamıştır. Ayrıca hastanelerin bazı poliklinikleri kapatılmış veya doktorları izine ayrılması sebebiyle de tedavi süreci yarıda kalmış vakalar olduğu tespit edilmiştir. Kanser hastası bireylerin kemoterapi tedavisinden  bazı hastanelerde hiç faydalanamadığı veya kısmı olarak tedaviye erişebildikleri bilgisi edinilmiştir. Özellikle Covid tanısı almış ve tedavi altında olan hasta sayısının yoğun olduğu hastanelerde, kemoterapi tedavisi süreli bir şekilde durdurulmuştur. Sezaryen doğumdan faydalanmak isteyen hamile kadınların ise, takipli doktorunun olduğu hastanenin benzer nedenlerle sezaryan ameliyatı için hasta kabulü yapmaması durumunda, sezaryen ameliyatı ile güvenli doğuma erişecek kadının hiçbir yasal dokümantasyon riski taşımamasına karşın, sağlık hizmetine erişimde, yeni bir hastane bulmakta zorlandığı, çocuk sahibi olmadan önce aile sağlığı ve güvenliğini etkilediği tespit edilmiştir. Hastanelerin bu dönemde talasemi hastaları için düzenli olarak kan yenilenmesi gereken kişilere kan stoklarının azalmasından ötürü gelen kan desteklerinin, az sayıda ve daha yüksek riskli ve T.C uyruklu hastalar için kullanıldığı görülmüştür. Hastanelerde tedavisi devam etmekte olan hastaların ameliyat süreçlerinin ertelendiği, ameliyat tarihlerinin ertelendiği, tedaviye evde devam etmeleri için hastaneden çıkış yaptırıldığı, şehir dışından gelen kimi hastanın bu süreçte barınma mağduriyeti yaşadığı görülmüştür. Engelli bireylerin fizik tedaviye erişimi kısıtlanmıştır. Son düzenlemede geçen SUT kapsamında bazı ilaçların eczanelerde karşılanmıyor olması nedeniyle, kişilerin hem ilaç kullanan hem hasta bezi kullanan hasta ve engelli şahıslara ait destek ihtiyaçlarında -bu dönemde kısıtlanan alım gücü nedeniyle- bir artma görülmüştür. Mülteci bireylerin hangi hastanelerin pandemi hastanesi olduğu konusunda bilgi sahibi olmadığı, pandemi hastanesi olmasa dahi sağlık randevusu alamadıkları, acil durumlarda özel hastanelerin acil hizmetlerine başvurularak, ödeyemeyecekleri hastane borçları çıktığı görülmüştür. Çalışma izni olan mültecilerin, SGK hizmetine sadece aktif çalıştıkları süre boyunca dahil olmaları nedeniyle, durdurulan iş günlerinin sigortadan faydalanmalarına yansıdığı ve aktif sigortalı olmadığı, hastaneye başvurduklarında bununla karşılaştıkları görülmüştür.

İstihdam/Geçim Kaynağı

 Mart ayından itibaren işsizliğin oldukça yoğun oranda olduğu görülmüştür. Düzenli ya da düzensiz çalışan herkes için geçerli olan bu durum, çalışma izni olsa dahi çalıştığı -özellikle hizmet sektörü- yer Covid önlemleri kapsamında kapatıldığı için maaşını alamayan kişilerin de olduğu bilgisi edinilmiştir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerde çalışan işçilerin, iş yerleri kapandığı için, sadece küçük bir kısmının iş yeri açılırsa çalışmaya döneceğinden emin ve umutlu olduğu, diğer çalışanların ise iş kaygısının yoğun olduğu görülmüştür. İş, istihdam ve maddi kaygıların çocuk işçiliğinin yükselmesine olan etkisini gözlemlemekteyiz. Çocuk işçiliğinin en kötü biçimi olan, sokakta çalıştırılmanın arttığını hem meslek hem sosyal yaşantımızda görebilmekteyiz. Müdahale ve ihbar sistemlerinin ise, adrese dayalı uygulamalar olduğu için, çocukların sokakta çalıştırılmasını engellemekte yetersiz geldiğini görmekteyiz. İhbar durumlarında aktif hale gelen kolluk kuvvetlerinin ise çocukları sokaktan alarak, kimi zaman ailelerinin yanına götürdüğü, kimi zaman ise görüşme süresince emniyet birimlerinde tutması ile karşı karşıya kalınmaktadır.

Temel ihtiyaçlar

Kişilerin yoğun işsizlik altında, ek kaynak olarak kira ve fatura ödemelerine kullandıkları maddi destekleri temel ihtiyaçlarını karşılamaya kullanmak zorunda kaldıkları için, kira ve fatura gibi giderlerini karşılayamadıkları görülmüştür. Kira borçlarının ve fatura borçlarının yüzde 90 oranında olduğunu gözlemledim. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin askıda fatura uygulaması için kişilere sıklıkla bu bilgilendirme yapıldı, ancak bu destek uygulamasının sadece su ve doğalgaz faturalarını kapsadığı ve sadece fatura eğer kişi adına kayıtlı ise faydalanabildiği gibi kriterler, çoğu kişinin bu uygulamadan faydalanamaması şeklinde sonuçlanmıştır. Gıda yardımı gibi temel ihtiyaca yönelik yardım ve dağıtımın ise ihtiyacı karşılamaya yetmediği görülmüştür. Ev sahiplerinin birçoğu kira ödemeleri hakkında bu döneme özel olarak, evden çıkarmaya yönelik yaptırımlar uygulamadığı, ancak kişiler faturalarını da ödeyemediği için, özellikle elektrik faturalarının kesildiği gözlenmiştir. Corona sürecinde rutin yardımlar dışında maddi destek alan kişilere rastlanmamış olup, Covid’in ilk dönemi biter bitmez kimi sivil toplum kuruluşu ve derneklerin tek seferlik maddi destek vermek için uygulama başlattığı görülmüştür.

Değerlendirme ve Sonuç

Pandemi sürecinde temel ihtiyaçlara erişim düzeyine sabitlenme eğiliminde olan riskler, temel ihtiyaçların geçici süreli karşılanması ile önlenecek durumda değildir. Çocukların eğitim hayatından uzak kaldığı ve kopma riski taşıdığı bu dönem, birden çok çocuk koruma riskini de beraberinde getirmektedir. Ancak öngörülen çocuklara dair risklerin ne düzeyde yaşandığı, tespit edilmesi zorlaşan bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. İşsizlik, kira ve fatura giderlerini ödeyememe, gıdaya erişimde güçlük gibi riskler ise aile ile görüşmelerde ilk öne çıkan ve ailelerin neredeyse hepsinde mevcut olan temel risklerdir. Yerel yönetimler, diğer dernek ve vakıflar, sivil toplum kuruluşları pandemi döneminde temel ihtiyaçlara yönelik hijyen kiti, gıda kolisi, askıda fatura uygulaması, hassas kriterlere sahip ailelere tek seferlik maddi destek gibi uygulamalar yapmıştır. Ancak bazı mültecilerin kayıtsız durumda olmaları, kayıtlı kişilerin ise belli temel risklere göre( engellilik, yalnız ebeveyn v.s.) bu yardımlardan faydalandıkları ve bu sebeple aynı yardımdan çoğunlukla aynı ailelerin faydalandığı tespit edilmiştir. Oysaki temel ihtiyaçlara erişememe, hassaslık kriterlerinden bağımsız olarak da başlı başına bir hassaslık kriteri haline gelmiştir. Ailelerin kira giderlerini karşılayamadıkları için ve kira borçları biriktiği için akrabalarının yanına taşındığını görmekteyiz; böylece hizmet alacakları yardımların adreslerine ulaşmasının önünde sık sık mobilize halde yaşamaları engel teşkil etmektedir.  Dünya genelinde pandemi döneminin ne zaman sona ereceğinin bilinmemesi, risklere kalıcı önlemler alınmasını zorlaştırmaktadır. Alanda çalışan personellerin de hizmet sağlayıcı olarak gerekli koruyucu önleyici çalışmalar yapamamasına, bireyler ile yakın temas gerektiren riskli ortam ve durumlardan kaçınmasına neden olmaktadır. Tespit edilen risk altındaki çocuk-kadın gibi vakalarda ise görüşmelerin sürelerinin kısaltıldığı, hatta çoğunlukla acil risk altında değilse görüşmelerin ertelendiği, acil risk altında olanlar için ise yatılı hizmet veren kurumların pandemi döneminde yeni kişi kabul etmesinin zorlaştığı ve aynı kurumların Covid-19 vakaları konusunda da yoğunluk ve zorluk yaşadığı gözlemlenmiştir.

DİLEM İGDE
Türk Kızılayı- Sosyal Hizmet Uzmanı

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.