Sosyal Çalışmacılar İçin Atama Çıkmazı

0

Merhabalar uzun uzun yıllardır bu alanda ilgili ve takipçi biri olarak bu yazıyı ele alıyorum. Aslında yazıya başlamam ve bitirmem arasında yıllar olduğunu söylemem abartı olmayacaktır. Yoğun zamanda ertelediğimiz çalışmaların yarım kalmasına da gönlüm razı olmadı bu yüzden aşağıda yer alan yazıyı sizlere iletiyorum.

KPSS konusu, malum, öğrenciler ve sosyal hizmet bölümünden mezun olan her bir birey için istihdam açısından oldukça önemli bir konu olarak karşımızda durmaktadır. Hali hazırda kâr amacı güden özel kuruluşlar ve sivil toplum örgütlerinde de çeşitli istihdam fırsatları yer alsa da kamu kurum ve kuruluşlarında memur, sosyal çalışmacı olmak gelecek ve gelir açısından daha avantajlı konumda olduğu düşünülmektedir. Ancak bu durum her zaman geçerli değil ki sosyal hizmet açısından kariyer fırsatlarının, kişisel gelişimin, becerinin, bilginin daha önemli olduğu yıllara doğru hızla  yol alıyoruz.

“Ataması var mı?” sıklıkla sosyal hizmet bölümünü yeni kazananların ve öğrencilerin sıklıkla karşılaştığı soru olarak kalacak. Ama geleceğin başarılı sosyal hizmet uzmanlarını, bu soruya cevap arayanlar değil, bilgi, beceri, tutumlarıyla kendini gerçekleştirenler oluşturacak.

Kamuya memur olarak atanan bir kişinin mesleki ve kişisel gelişiminin yavaşladığı söylenebilir. Bu durum makro bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde bundan sosyal hizmet, müracaatçılar ve bu topraklarda yaşayan her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı zarar görüyor. Nasıl mı? Eminim kamuya atandığınızda bu konu hakkında epey gözlem ve fikriniz olacak.

Kısa ve öz olmasını istediğim bu yazıda değinilmesini istediğiniz her bir konu hakkında yorum yapabilir, yanlış noktalar varsa bunların düzeltilmesini aşağıda bulunan yorum kısmına yorum yaparak isteyebilirsiniz. İşte başlıyoruz.

KPSS Atamalarının Mantığı

Kamu kurum ve kuruluşlarında dolu ve boş kadrolar yer almaktadır. Her yıl boş kadrolara memur atanması talebi çeşitli kurumlarca görüşülerek atama yapılacak kadro sayısı, sınıflandırma ve kadro unvanları belirlenir. Belirlenen atama yapılacak kadro sayısına göre ÖSYM tarafından veya ilgili kurumun kendisi tarafından ilana çıkılarak alım süreci başlar.

Burada önemli olan nokta aslında şu: bir kurum kurulurken yayınlanan yönetmelikte çoğu kez kadrolar ve bu kadroların türü belirlenir. Örneğin boş kadro olarak 20 sosyal çalışmacı, 20 psikolog kurum kurulurken belirlenir. Bundan daha önemlisi o kurumda sosyal çalışmacı ne yapar, psikolog ne yapar kurumun yönetmeliğinde yer alır. Burada kurulacak kurumlarda ilgili yönetmeliklerde sosyal çalışmacıların görevlerinin belirlenmesi ve yer alması oldukça önemlidir. Dolayısıyla esasen bu yönetmeliklerin oluşturulma sürecinde yönetmelikte sosyal çalışmacı ve görev tanımlarının yer alması istihdam açısından değerlidir.

Hali hazırda kamu kurum ve kuruluşlarında yer alan boş kadrolara atamalar yapılması için de çeşitli çalışmalar yapılabilir. Kurum var, kadro var, yönetmelikte sosyal çalışmacı ve görev tanımları var ama kurum atama yapmıyor olabilir. İşte tam burada bilgi, politika, lobi faaliyetleri önemli oluyor. Bu ise tek bir kişinin grubun yürütmesini bekleyebileceğimiz bir durum değil. Topyekûn, hep birlikte, örgütlü bir biçimde mücadeleyi gerektirmektedir. Tam burası istihdam ve sosyal çalışmacının daha aktif kılınarak ülkemizde daha nitelikli bir biçimde yer alması açısından önemlidir.

Daha Fazla Atama İçin Sadece Tweet Atmak Yetmez

Elon Musk amcanın Twitter’ın ismini tamamen değiştirdiği bir yılda tweet atmak kavramı doğru mu değil mi bilmiyorum ama Twitte yasa yapıcıları etkileyen önemli bir araç konumunda. Bundan sonra da muhtemelen etkisi devam edecektir.

Sosyal hizmet mesleğini günümüze getiren önemini bir düşününün. Neden devletler sosyal çalışmacıları istihdam etme gereği duymuş? Türkiye’de bu gereklilik nereden gelmekte? Halihazırda kamuda çalışan sosyal çalışmacılar yaptığı mesleki uygulamalar sizin de geleceğinizi etkilemektedir. Sosyal hizmet uygulamalarının nitelikli bir yerde durması daha doğrusu topluma ve insana ve yine devletin bizzat uygulamalarına hizmetlerine katkı sağlaması, sosyal hizmetin de giderek daha fazla önem kazanmasını sağlayacaktır. Bu ise temel olarak sosyal çalışmacılar istihdam sayılarını arttıracaktır. Bu döngüyü iyi anlamak gerekiyor hani nitelikli olmayan sosyal hizmet uygulamaları ve dahası sosyal hizmeti yeterince yerine getiremeyen sosyal hizmet uzmanları sadece bulunduğu kuruma değil sadece çalıştığı müracaatçı grubuna değil bütün insanlara ve daha özelde sosyal hizmete zarar vermektedir.

Tüm bunlar bize şunu söylüyor: sosyal hizmet mesleğinin kendi odağı gereği ve Türkiye’de sosyal hizmetin önem kazanabilmesi için kendimizi ve mesleki becerilerimizi arttırmamız gerekiyor. Bakış açımızı sadece atamalar üzerinde değil daha makro bir perspektifle geliştirmeliyiz.

Politik ve Hukuksal Gelişmelerde Daha Fazla Yer Almalıyız

Çok kez söylediğim gibi  Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Temel uygulamalar önce mevzuatta yer alır. Örneğin sosyal hizmet uygulamasının yerine getirileceği bir merkezin önce bir yönetmeliği yayınlanır. İşte tam burada bizler politik ve hukuksal gelişmelerde daha fazla yer almalı politikayı ve mevzuatı daha fazla etkilemeliyiz. Bir mevzuat çıkmadan önce mevzuatta sosyal hizmetin ve sosyal çalışmacıların yerini alması gerekiyor.

Türkiye örnekleminde lobicilik faaliyetlerinin yasa yapıcıları etkilemenin gündemde yer almanın önemi mevzuatta yer alabilme açısından da oldukça önemlidir. Medyanın politika ve uygulamada gücünün giderek arttığı bir süreçte sosyal hizmet de kendini medya üzerinde daha fazla göstermelidir. Elbette sadece medyada olmak tek başına yeterli değildir ancak grupları kitleleri yasa yapıcıları etkileme açısından önemli bir yerde durur.

Sosyal Hizmetin Değeri Atamalarla Ölçülebilir mi?

Sosyal hizmetin değerinin atamalarla ölçülmesi hem sosyal hizmeti hem insana verilen değeri azaltan bir niteliğe sahip. Sosyal hizmeti iyi anlamış, felsefesini içselleştirmiş birisi için bu söylediğim oldukça anlaşılabilir bir noktada durmaktadır. Aksi durumlar süreç içerisinde de gördüğümüz gibi sosyal hizmet ve uygulamalarına zarar vermiştir. Bizler herkesin ötesine geçmek zorundayız. Bundan kastım sosyal hizmet ve değerinin atamalarla atama sayılarıyla ölçülmesinin sığ olduğuna ilişkindir.

Tarihsel süreçte ve günümüzde kitlelere toplumlara çok büyük katkıları bulunan meslektaşlarımızın olduğunu biliyoruz. Sosyal hizmet için elbette atamaların olmaması işsizlik gibi birtakım problemlerden bahsedilebilir ama sadece değerinin atamalarla ölçülmesi sosyal hizmet için kocaman bir haksızlığı içermektedir.

Sosyal Hizmetler Kamu Eliyle Verilmeye Devam mı Edilecek?

Türkiye’de Sosyal Hizmetler temelde kamu eliyle verildiğini biliyoruz. Gelişmiş ülkelerdeki uygulamaların aksine biz de sosyal hizmetlerin sosyal yardımların sunumu kamu eliyle gerçekleştirilmektedir. Burada özel teşebbüslerin ve sivil toplum örgütünün payının daha kısıtlı olduğunu söyleyebiliriz. Sosyal hizmet mesleğinin uygulama alanı da bu noktada daha çok kamu eliyle yürütülmektedir. Dolayısıyla aslında atama sayıları veya kamudaki sosyal hizmet uygulamalarının ne derecede oldu genel olarak Türkiye’de sosyal hizmetin ve sosyal hizmetlerin niteliğinde belirleyen bir yerde durmaktadır. Sosyal hizmet atamaları artsın derken bu niteliğin yükselmesi adına yapılan çağrılar haklı bir temel bulacaktır.

Neden Sosyal Çalışmacılar Atanmalıdır?

Sosyal çalışmacılar neden daha fazla atanması gerektiği kamuda belirli bir istihdam alanının daha nitelikli bir biçimde açılması gerektiğine ilişkin gerekçeli, kanıta dayanan, rakamlara dayanan bilgilere ihtiyaç vardır. Bugün yasa yapıcılara yapılan çağrıların bu noktada gerekçelendirilmesi sağlam bir biçimde yapılmalıdır. Örneğin okul sosyal hizmeti üzerinden yapılan çeşitli çağrıların nitelikli bir gerekçesi bir nedeni var. Sosyal hizmet camiası bu nedenleri bu gerekçeleri iyi bir biçimde sunabilmektir. Diğer kamu kurumlarına yapılan çağrılarda bu gerekçelendirme iyi bir biçimde gerçekleştirilmelidir.

Sosyal Hizmet Kendi Gücünü Ortaya Koymalıdır

Türkiye de sosyal hizmetin en büyük sorunlarından bir tanesi de herkesleştirilmiş olmasıdır. Süreç içerisinde sosyal hizmetin kendini yeterince anlatamamış olması,  nitelikli olmayan uygulamalar, yeterince politik düzlemde mücadele edilememiş olması gibi bazı nedenler Türkiye’de sosyal hizmetin süreçte anlaşılamamasına neden olmuştur. Sosyal hizmetin özel ve yetkin olamamasıyla sonuçlanan bu süreç sosyal hizmetin herkes tarafından yapılabileceği algısıyla sonuçlanmıştır. Sosyal hizmetin çizilemeyen sınırları, ayağa kalkamayan temelleri sosyal hizmetin herkesleştirilmesiyle sonuçlanmıştır.

Bugün en başta sosyal hizmetin mesleki sınırları iyi bir biçimde çizilerek sosyal, hukuksal ve politik açıdan gerekli tedbirler alınmalıdır. Herkesin gerçekleştirebildiği sosyal hizmetin niteliğinin anlaşılabilmesi mümkün değildir.

Sonuç Yerine Somut Öneriler

Bu yazıyı daha fazla uzatarak kafanızı karıştırmak istemiyor. Bu nedenle genel bir sonuç ve tartışma paragrafı yazmak yerine daha somut öneriler koyarak yazıyı da somutlaştırmak istedim.

  1. ilk olarak sosyal hizmetin Türkiye’deki ve dünyadaki yerini iyi anlamak gerekiyor. Haritada nerede olduğunuzu bilirseniz yolunuzu bulabilirsiniz. Aksi halde sosyal hizmetleri sizde oradan oraya savunacaksınız. Mesleğin gerektirdiklerine değil size sunulana razı olacaksınız. Sosyal hizmetin değerlerini felsefesini niteliklerini bilgi ve becerilerini lütfen iyi kavrayın. Sosyal hizmet adına yapacağınız haklı mücadelelerde buna ihtiyaç duyacaksınız.
  2. Kendinize farklı yollar farklı haritalar çizmekten çekinmeyin. Dünya sadece şu andan ve bulunduğunuz yerden ibaret değil. Unutmayın sınırları geçebilmeniz önce kendi sınırlarınızı ortadan kaldırmakla ilgilidir.
  3. Sosyal hizmet bir atanma mesleği değil bundan daha büyük bir ruha sahip. Lütfen sosyal hizmet bölümünde eğitim alırken bunun daha iyi farkına varın.
  4. Pek çok olgu ve olayda olduğu gibi sosyal hizmetin de mücadelesi çok boyutlu. Bu tek bir insanın tek başına yapabileceği bir noktada yer almıyor. Bu nedenle birlik olmak hiç olmadığından daha fazla öneme sahip. İnsanların nasıl örgütlü bir biçimde hareket ettiğini, örgütlü hareket ettiğinde mücadele gücünün arttığını fark edin.
  5. Yaşam boyu öğrenmeyi ve kendinizi daima geliştirmeyi önemseyin.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.