Aile İçi Şiddet ve Etkileri

1

Aile toplumun en küçük yapı taşıdır. Yasal yoldan bir birliktelik yaşayan, arada akrabalık bağı bulunan bireylerin aynı ortamda yaşamaları durumuna aile diyebiliriz.Aile, kendisine atfedilmiş olunan psikolojik, fiziksel ve sosyal görevleri yerine getirmekle mükelleftir. Aile, benden ziyade biz olabilme sanatıdır. Aile genel olarak dört alt sistemden oluşur ve bu sistemler doğru olarak çalışmazsa sorunlar meydana gelir. Bu sistemler; birey alt sistemi, ebeveyn alt sistemi, kardeşler alt sistemi ve karı koca alt sistemidir. Bu alt sistemlerin aralarında yaşanan iletişim problemleri veya başka sorunlar aile içi şiddeti ortaya çıkarır.

Öncelikle genel olarak şiddeti tanımlayalım. Şiddet, herhangi bir canlıya bilinçli veya bilinçsiz olarak fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar verme durumudur.

Fiziksel Şiddet: Kişinin bedenine ve vücut bütünlüğüne zarar verecek her türlü davranıştır.

Cinsel Şiddet: Kişinin isteği dışında cinsel ilişkide bulunmak, başka kişilerle cinsel ilişkiye zorlamak, zararlı cinsel davranışlara zorlamak, cinsel içerikli söz ve davranışlarda bulunmak cinsel şiddet kapsamına girer. Kan bağı olan bireyler arasındaki cinsel yaklaşım da cinsel şiddettir ve ‘ensest’ olarak bilinir. Cinsel şiddet genellikle fiziksel şiddeti de içerisinde barındırır.

Psikolojik Şiddet: Kişilerin kötü bir davranışa maruz kaldığı, etik olmayan bir davranış biçimi olup güç dengesinin olmadığı zamanlarda başka bireyleri etkilemek için onlar üzerinde baskı kurmaktır. Aşağılamak, hakaret etmek, tehdit etmek, zorlamak, alay etmek, ilgilenmemek, bağırmak, lakap takmak gibi davranışlar psikolojik şiddet barındırır.

Ekonomik Şiddet: Kişinin ekonomik kaynaklarını bir tehdit ve kontrol unsuru olarak kullanması, ekonomik anlamda mağduriyet, zorla çalıştırmak veya çalışmasına engel olmak, parasının elinden alınması, ekonomik ihtiyaçların karşılanmaması gibi eylemler ekonomik şiddeti barındıran eylemlerdir. Ekonomik şiddet genellikle içerisinde psikolojik şiddeti barındırır.

Aile içi şiddet, bireyin ailesindeki diğer üyelere karşı fiziksel, cinsel, ekonomik ya da psikolojik olarak zarar vermesi durumudur. Kişi diğer aile üyelerine saldırgan davranışlarda bulunur. Bu durum şiddete maruz kalan kişinin ruh sağlığını olumsuz etkiler.

Çocukluk döneminde aile içi şiddete maruz kalan bireyler, erişkinlik döneminde çeşitli ruhsal sorunlar yaşayabilirler. Ve bu bireyler muhtemelen şiddete eğilimli olurlar.

Aile içi şiddet olayları çoğu zaman gizli kalır. Şiddet gören kişi ‘yen kırılır kol içinde kalır’ gibi bir bakış açısına sahip olduğundan veya korkusundan, ne yapacağını bilememekten, çaresiz olduğuna inandığı için veya maddi bir kaynak bulamama korkusundan kaynaklanan gizli kalma durumları olur. Bu durum genellikle şiddetin artarak devam etmesine zemin hazırlar.

Aile içerisindeki şiddetten en fazla çocuklar etkilenir. Aile içerisindeki şiddete tanık olan çocuk, duygularını gizleme eğilimi içerisine girer. Fakat bunu bilinçli olarak yapmaz. Zaten çocuğun zihinsel kapasitesi bu olaylarla baş edebilecek kadar gelişmiş değildir. Şiddete tanık olan çocuk, şiddetten dolayı kendini suçlayabilir. Bu süreçte anne ve babanın açık ve net bir dille bu durumun çocukla ilgili olmadığını söylemesi önem taşımaktadır. Bu süreçte çocuk, anne veya babayı suçlayabilir. Bu durumda çocuk yargılanmadan, eleştirilmeden veya savunmaya geçilmeden dinlenmelidir. Fakat bu eylemleri gösterebilecek bilinçteki ebeveyn zaten çocuğun yanında şiddet eğilimi göstermeyecek olan ebeveyndir. O yüzden aile içi şiddete tanık ve maruz olan çocuk, muhtemel ruh sağlığı sıkıntıları olan ve şiddet eğilimli bir erişkin olarak şiddet döngüsünün devamını sağlayacaktır.

Şiddet döngüsü, şiddet gören kişinin şiddeti benimseyip normalleştirerek şiddet göstermesidir. Bu döngü kısır bir döngüdür ve kırılması oldukça güçtür. Kadına karşı yapılan şiddetin döngüsü ise dört aşamada gerçekleşir; birinci aşama şiddet gösteren kişinin gerilim yarattığı kıskançlık gösterdiği aşamadır. Kadının davranışlarını kontrol ve tehdit eder. İkinci aşama, kadının tüm yaşamını kontrol eder, küçük şeylerden kavga çıkartır ve duygusal psikolojik şiddet uygular. Üçüncü aşama, fiziksel şiddet uygulanır ve hemen sonrasında şiddeti uygulayan kişi, şiddet bahanelerini sıralar. Dördüncü ve son aşama ise balayı aşaması olarak adlandırılır. Şiddet uygulayan gönül almaya çalışır, gerilim azalır ve yapıcı bir tavır sergiler. Bir süre sonra gerilim artar ve döngü en başa döner.

Şiddet uygulama durumu genellikle aile içerisinde öğrenilir. Ayrıca toplumun şiddete karşı olan tutumu ve bakış açısı da şiddetin kültürel ve sosyal aktarımının olduğunun bir göstergesidir. Yoksulluk gibi sosyo-ekonomik baskı unsurları ve iletişim becerilerimizin yeterince gelişmiş olmaması gibi durumlar da şiddet sebepleri arasında gösterilebilir. Ancak hiçbir sebep şiddeti meşrulaştıramaz. Hiçbir insanın bir canlıya şiddet uygulaması durumu kesinlikle bir sebebe dayandırılamaz. Şiddet hangi sebebe dayandırılarak uygulanmış olursa olsun hep bir zararla sonuçlanacaktır. Bu sebeple aile içerisindeki şiddeti engellemek; öncelikle bunu meslek edinmiş biz sosyal hizmet uzmanlarının, daha sonra ise vicdan ve merhamet sahibi olan bütün toplum üyelerini görevidir.

Aile çocuklar için en güvenli alandır. Aile içi şiddet durumunda ise çocukların kendilerini yalnız, kimsesiz hissetmeleri ve yanlış kişilere güvenmeleri kaçınılmazdır. Bu yanlış güven durumu çocuklar için tehlikeli bir durum oluşturabilir ve çocukların yanlış tercihler yapmalarını tetikleyebilir. Şiddete maruz kalan çocuklarda sosyal uyum problemleri görülür. Çocuklarda duygusal şiddetin iyileşme süreci fiziksel şiddetin  iyileşme sürecine göre daha güçtür. Aile içinde şiddete tanık olan çocuk, aile içinde işlerin böyle yürüdüğüne inanır. Şiddet içeren evlerde büyüyen gençlerde madde kullanımı, intihar ve evden kaçma davranışları görülür. Bu davranışları engellemek ve şiddete karşı koruyucu önleyici uygulamalar geliştirmek sosyal hizmet ve psikoloji alanıyla yakından ilgilidir. Sosyal hizmet uygulama çalışmaları şiddeti önlemeye ve şiddet mağdurlarını korumaya yönelik çeşitli politikalar geliştirmiş olup konuyla ilgili saha çalışmalarını sürdürmektedir. Şiddet olgusuna maruz kalan aile üyelerine koruyucu ve önleyici çalışmalar kapsamında psikososyal yaklaşımlar ise psikososyal destek müdahaleleri gerçekleşir. Psikososyal müdahaleler arasında; aile odaklı terapiler, insan ilişkilerinde yaratıcı drama yaklaşımı, psikodrama, bilişsel davranışçı terapi, çözüm odaklı terapi gibi uygulamalar yer alır.

Sonuç olarak;

 Aile içi şiddet çocukların sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bugünün çocukları yarının toplumunu oluşturacağı için, sağlıklı çocuklar yetiştirmek sağlıklı bir gelecek yetiştirmek demektir. Çocuklar ailede yetişir. Yani her aile toplum için gelecek yetiştirmiş olur. Aile içi şiddet ise geleceğimizi karartır. Şiddet çoğu kez bir sorun çözme yolu olarak haber ve magazinlerde ön plana çıkarılır, yetişkinlerde şiddet normal ve kabul edilebilir sayılır. Bu durum şiddet döngüsünün kırılmasını engelleyen en önemli etkendir. İyi bir gelecek mutlu nesillerle mümkündür. Mutlu bir nesil ise mutlu bir aile ortamında yetişmiş çocuklarla mümkün olur. Bu sebeple, çocuklarımızı şiddetsiz evlerde büyütmek bir nevi biz yetişkinlerin görevidir.

Doğrudan cihazınızda gerçek zamanlı güncellemeleri alın, şimdi abone olun.

1 yorum
  1. Beyza diyor

    Cok güzel olmuş eline saglik. Aile içi şiddet bu kadar güzel anlatilabilirdi. Çok etkilendim. Senin de ifade ettigin gibi huzur icinde mutlu bir çocukluk geçirmek bütün çocukların hakkidir.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.