8 Mart,Kadına Yönelik Şiddet ve Sosyal Hizmet

1

Bundan 156 yıl önce  8 Mart 1857 tarihinde New York’ta tekstil işçisi kadınlar eşit işe eşit ücret talebiyle bir direniş başlattılar.Bu greve yapılan müdahele sonucunda ise 129 kadın işçi katledilmiştir.Tarihsel olarak başlangıcını ve başlama şeklini göz önüne alırsak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü her şeyden önce kadınlar için her alanda karşılaştıkları baskılara ve sindirme hareketlerine karşı bir direniş günüdür.Taleplerinin en yüksek şekilde söylendiği, egemen zihniyete karşı bir araya gelinen bir gün olarak 8 Mart hediye avutmalarıyla geçirilecek bir gün değil direniş ve isyan vaktidir tüm dünya kadınları için…

8 Mart ilk olarak 1910 yılında II. Enternasyonal tarafından Dünya Emekçi Kadınlar günü olarak kabul edilmiş Birleşmiş Milletlerin gündemine ise ancak 60 yıl sonra 1970 tarihinde gelebilmiştir.Türkiye’de ise 1921 yılında ilk kez kutlanan 8 Mart 12 Eylül 1980 darbesinden sonra yasaklı günler kervanına katılmıştır.

Aradan geçen  156 yıla ve kadınların mücadelesine rağmen günümüzde kadınlara yönelik baskı halen devam etmektedir.Bazı kazanımlara rağmen toplumsal alanların her alanında cinsiyetçi yaklaşımlar sürmekte, kadınlara yönelik baskı ve yok sayma sadece bireylere özgü kalmamakta ve  devlet ve şirket politikaları olarak yükselmektedir.Özellikle 12 Eylül’le başlayan ve 2000’li yıllarla zirve noktasına ulaşan kamusal alanın özelleştirilmesi ve piyasacı dönüşümler vasıfsız kadın emeğinin sömürülmesini arttırmış, kadınlar patronların esnek emek arayışı nedeniyle güvencesiz çalıştırılmaya mahkum edilmiştir.

Ülkemiz tarihinde önemli bir yer tutan göç olgusu da bu emek sömürüsünün en önemli nedenidir.Göçle gelen kadın ya ev kadını konumuna girmekte ya da marjinal işlerde yasal korumadan uzak sosyal güvenceden yoksun olarak çalışmaktadır.Bunların yanı sıra işe alımlarda kadınlara yönelik cinsiyet ayrımı da ( ”kadın işi”, ”erkek işi” ) söz konusudur.

Çalışma hayatıyla sınırlı kalmayan baskılar diğer toplumsal alanlarda da bulunmaktadır.Kadınlara yönelik evi içi yahut ev dışı şiddet, taciz, tecavüz vakaları gün geçtikçe artmaktadır.Ataerkil toplum yapısının yarattığı toplumsal statü farklılıklar nedeniyle ortaya çıkmış olan erkek egemen toplum kadınları gün aşırı katletmektedir.Gene bu toplumsal yapının bir sonucu olarak aile içinden ya da dışarıdan birisinin uyguladığı taciz veya tecavüz durumları şikayet edilememektedir.Kadınlara yönelik bu şiddet durumu 2012 yılında 165 kadının öldürülmesine, 150 kadına ise tecavüz edilmesine yol açmıştır. *(1) Son  7  yılda  %1400 artış gösteren kadın cinayetlerinin yanı sıra 2011 yılı verilerine göre  yıl içinde aile için cinsel saldırı sayısı 211’dir.*(2) Tabi bu sadece ihbar edilen ve haberdar olunabilen kısmı.Bunların yanı sıra  bu şiddete maruz kalsa da bunu ihbar etmekten korkan kadınların oranı yok sayılamayacak kadar fazladır.

Sosyal hizmet çalışmaları bu konuda ne yapıyor ve yapmalı?

Sosyal hizmet mesleği toplumun tüm dezavantajlı gruplarıyla çalışmalar yaptığı gibi kadınlarla da çalışma yapmaktadır.Egemen zihniyete karşı olan ve her zaman emeğin yanında olmuş olan sosyal hizmet bu konuda şiddete uğrayan kadınlar başta olmak üzere herkese hizmet vermektedir.Kadına yönelik şiddet vakalarının bulunması konusunda, misafirhaneler ve kadın sığınma evleriyle arabulucu olarak, kadınlara yönelik uygulamaların ve  düzenlemelerin hazırlanmasını ve kadınların bunlardan yararlanmalarını sağlayarak savunucu rolünde, hem şiddet gören kadınlara hem de erkeklere konu hakkında seminerler ve eğitimler kanalıyla öğretici olarak hizmet vermektedir.

Sosyal hizmet uzmanları kadınlara yönelik şiddet ve emek sömürüsünün karşısında durmaya devam etmeli ve ”aile bütünlüğünü sağlama” adı altında kadınların şiddet ve aile içi tecavüz karşısında susturulmaya çalışılmasını her alanda teşhir etmeli ve bu durumun karşısında durmalıdır.Unutulmamalıdır ki toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan ve kadınların statüsü yükseltilmeden aile bütünlüğünden bahsetmek ancak ve ancak aile içindeki erkeğin egemenliğini arttıracak ve kendi ayakları üzerinde duramayan, güçsüz bir kadın profili yaratılmasına neden olacaktır.

Erkekler bu konuda ne yapabilir?

Kadına yönelik şiddet konusunda kadınların öz güçleriyle yükselttiği mücadelenin yanı sıra farkındalık sahibi olan erkekler bu konulara karşı mücadele etmeli ve kadınların yanında yerlerini almalıdır.Şiddetin,tacizin,tecavüzün karşısında durması gereken erkekler toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için gereken çalışmaları yapmalı ve her şeyden önce erkekler cinsiyetlerinin herhangi bir üstünlük unsuru olamayacağını kabul etmek zorundadır.

*(1)   http://www.bianet.org/kadin/toplumsal-cinsiyet/143398-erkekler-2012de-165-kadin-oldurdu-150-kadina-tecavuz-etti

*(2)  http://www.ka-der.org.tr/tr/down/2012_KADIN_ISTATISTIKLERI.pdf

Emre Uysal

Hacettepe Üniversitesi / 1.Sınıf Öğrencisi

1 yorum
  1. Murat ÇAY diyor

    Güzel bir yazı olmuş Emre ellerine sağlık,

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.