İnsan Hakları ve Sosyal Hizmet Açısından; SORA’yı Taşlamak

0

Filmin Karakterleri

  1. Soraya
  2. Ali
  3. Zehra( Soraya’nın teyzesi)
  4. Hasan Molla
  5. Muhtar İbrahim
  6. Haşim
  7. Murtaza(Soraya’nın babası)
  8. Mehri

Bu karakterler arasında en çok dikkatimi çeken kişi Zehra. Çünkü köydeki kötü muameleye erkek egemenliğine kadınların değersizleştirilmesine boyun eğmeyen sessiz kalmayan tek kadın o. Aynı zamanda sesini tüm dünyaya duyurmaya olanları anlatmaya çalışma çabası beni çok etkiledi.

Filmin Konusu

1990’da yazılmış ve 2009 yılında vizyona girmiş Oscar ödüllü İran yapımı bir filmdir. Şeriatın gerçek yüzünü gözler önüne seren bu film, gerçek bir hikayedir ve Kupayeh, İran’da çekilmiştir.

Taşlanan Sora

Soraya ve Ali evlidirler. 2 kız 2 erkek çocukları vardır. Ali 14 yaşında Mehri adında babasını hapisten çıkartma karşılığında evlenmek istiyor. Soraya’dan boşanmak istiyor ancak ona para vermek ve 2 kızına bakmak istemiyor. Soraya’da çalışan bir kadın olmadığı için bu şartlarda boşanmak istemiyor. Köyde şeriattan din işlerinden sorumlu Molla Hasan bulunmakta ve Ali Soraya’yı boşanmaya ikna etmesi için Molla’yı zorluyor. Molla şah rejiminde hapse girmiş eğer Soraya’yı boşanmaya ikna etmezse Ali bunu herkese söylemekle tehdit etmiştir. Molla Hasan Soraya ile konuşmak için onun evine gider Soraya’ya Ali’nin ondan şikâyetçi olduğunu ihmal edildiğini ve adamın karısının üzerinde her türlü hakkı olduğunu söyler. Ali’nin evi ve küçük bir tarlayı ona bırakacağını boşanmak istediğini söyler. Ayrıca Molla kızlar ve Soraya ile ilgileneceğini bunu namusu ile yapacağını muta nikahı (İslam’da geçici işlere onay vermek) ile yapacağını söyler. Soraya’nın teyzesi Zehra onları dinlemiştir ve bu ahlaksız teklifi duyunca Molla’yı Kuran’a gölge düşürmekle suçlayıp kovmuştur. Zehra Soraya’nın evliliğinde ne gibi sorunlar olduğunu sorar ve köyde Ali’ye karşı kadınlık vazifelerini yerine getirmediğinin konuşulduğunu söyler. Soraya’da bunların gerçek olmadığını söyler. Zehra boşanmasını ister ancak Soraya kızlarına bakamayacağı için reddeder. Ali kızlarına bakmayı kabul etmez aynı zamanda oğullarınıda annesine düşman etmiştir. Köyde kadınlara, kadının sözüne ve kız çocuklarına değer verilmemektedir. Ali sofrada yemek yerken karısını aşağılar suçlar oğullarına bu dünya erkeklerindir der bunun üzerine Soraya evi terk etmek ister ve Ali onu döver. Soraya kızlarını alıp Zehra’ya gider.

Haşem (haşim) ağanın karısı rahatsızlanır. Köyde doktor olmadığı için Zehra’yı çağırır. Yolda Ali ve Mehri’yi köy meydanında arabayla gezinirken görürler. Haşem ağanın karısı ölmüştür. Molla Hasan ve Muhtar İbrahim Zehra’dan soraya’nın Haşim’in ev işlerini yapmasını ve oğlu Muhsin’e bakmasını istemişlerdir. Zehra’da Soraya’ya maaş verilmesi karşılığında kabul eder. Soraya temizlik ve yemek işlerini yapmak için Haşim’in evine gelip gitmeye başlar.Ali kötü bir plan yapmıştır ve Soraya’ya Haşimle zina yaptığı gerekçesiyle iftirada bulunur. Molla Ali’ye zinanın cezasının recm (taşlayarak öldürmek) olduğunu Soraya’nın para kazanmaya başladığını bir süre sonra boşanmayı kabul edeceğini ölçüsüz davranmamasını söyler ama Ali ölürse nafaka vermek zorunda kalmam ve beklemek istemiyorum der.

Molla ile hain plan için anlaşır köyde dedikodu yaymaya başlar. Leyla hanımda dedikoducu bir kadındır ve soraya’yı kocasıyla yatmamakla suçlar, Ali’nin bu yüzden başka kadınlara gittiğini savunur. Ali ve Molla Hasan, Muhtar İbrahim’e Soraya’nın Haşim’le arasında bir şey olduğunu davada soruşturmasını söylerler. Muhtar İbrahim şahit bulmalarını gıybetle değil delille gelmelerini ister. Zehra duyduklarından şüphelenir Soraya’ya anlatır ve işi bırakmasını Haşimlere gitmemesini söyler. Soraya bu işin onun için bir umut olduğunu, para kazanması gerektiğini söyleyip reddeder. Molla ve Ali Haşim’i tehdit ederek Soraya’nın Haşim’in evinde uygunsuz davrandığını söyletip şahitlik etmeye ikna etmişlerdir. Ali sokak ortasında insanların içinde iftiralar atarak soraya’yı dövmüş, kendisini aldattığını söylemiştir. İnsanlar Soraya için namussuz öldürelim gibi konuşmaya başlamışlardır. Zehra Soraya’yı Ali’den kurtarıp eve götürmüştür.

Muhtar İbrahim, Zehra, Ali, Soraya ve Haşim bir arada konuşmuş, Haşim Soraya’nın ona uygunsuz tekliflerde bulunduğunu söyler ve iftiraları doğrular. Muhtar İbrahim soraya’dan suçsuzluğunu ispatlamasını ister. Soraya iftira atanların bunu kanıtlaması gerektiğini söyler ancak şeriata göre kocası tarafından suçlanan kadının kendi suçsuzluğunu ispatlaması gerekirmiş. Bir kocaya iki oğula ve İslam’a karşı işlenmiş bir suç olduğu söylenip recm etmek isterler. Köyün erkekleri toplanıp karara varmak için görüşürler. Soraya suçlu bulunur Allahu Ekber nidaları ile öldürelim diye bağırırlar. Zehra Soraya’yı köyden kaçırmak ister fakat halk buna izin vermez. Soraya kızları ile vedalaşır, Zehra’dan kızlarına kendisinden bahsetmesini anlatmasını ister. Zehra herkese tüm dünyaya anlatacağını söyler. Soraya beline kadar toprağa gömülür elleri arkadan bağlanır ve ilk taşı babası, kocası, oğulları sonra herkes Allah’ın emri diyerek atmıştır. Bazı kadınlarda bu durumu desteklemiştir. Molla Allah rızası için atın demiştir.

Soraya taşlanarak ölmüştür. Ona defnedilmek bile çok görülmüş cesedi nehir kenarına bırakılıp köpekler tarafından yenmiştir. Köye gelen Fransız bir gazeteci vardır. Zehra onunla konuşmak ister ama onu Molla ve Muhtar engeller. Zehra gazeteciyi gizlice evine çağırır bütün bu olup bitenleri anlatır, sesini kasete kaydettirir ve sesimi al götür buralarda kadın sesi duymak herkese nasip olmaz bu köydeki çirkinlikleri tüm dünya duysun der. Engellenmek istense de Zehra Soraya’ya verdiği sözü tutar böylece herkese anlatmış olur. Ali’de Mehri ile evlenememiş babası hapiste idam edilmiştir. Haşim buna şey boşuna mıydı kadını yok yere recm ettiniz der ve Muhtar İbrahim her şeyin iftira olduğunu anlar.

Filmin İnsan Hakları ve Sosyal Hizmet Açısından İncelenmesi 

Soraya’yı Taşlamak filminde İran’ın şeriatla yönetiliyor olması, şeriatın erkeği egemen kadını değersiz kılması bazı kesim insanlar tarafından din olgusunun çıkarlar doğrultusunda kötüye kullanılması insanlık için önemli bir sorundur ve insan haklarına aykırıdır. Erkeğin kadına iftira atması yalancı şahitlik edilmesi olayı derinden incelemeden şeriata göre karar alınıp halkın hemen idam diye ayaklanmasındaki en büyük etmen eğitimsizlik, bilinçsizlik ve dar zihniyetliliktir.

Recm edilmek gibi feci bir ölüm cezası yaşam hakkının elinden alınması insan haklarına aykırıdır. Sosyal hizmet açısından değerlendirecek olursak, eğer Soraya eğitimli, meslek sahibi, kendi ayaklarının üzerinde durabilen, kocasına ekonomik bağlılığı olmayan bir kadın olsaydı en başta aldatıldığını bildiği için boşanmayı kabul eder, kendisine ve kızlarına bakabilirdi. Ayrıca şeriatla değil de anayasal laik yönetimli hukuk bulunsaydı ülkede Soraya aldatıldığı gerekçesiyle mahkemeye başvurabilir, hakkını savunabilir ve nafaka alabilirdi. İftiraya uğradığında ise recm cezası yerine somut deliller istenir daha adaletli bir sonuç alınırdı. Kadına zina yaptığı iftirası atıldığında herkes idam diye ayaklandı, Ali sokak ortasında karısını dövdü hiç kimse buna engel olmadı sadece izlediler. Ama aynı şekilde Ali Mehri ile evlenmek isterken karısını aldatırken köy meydanında arabayla gezinirlerken kimse şeriattan, ahlaktan bahsetmedi çünkü erkeği egemen kılan bir anlayış vardı. Ali’nin Soraya’yı insanların önünde sokak ortasında dövmesi de insan haklarının işkence ve kötü muamele yasağına son derece aykırı ve kadın için onur kırıcıdır. Filmden anlaşıldığı üzere toplumda kadına değer verilmediği gibi düşüncelerine sözlerine fikirlerine önem verilmiyor ve ifade etme olanağı da tanınmıyor. Bu da insan haklarının ifade özgürlüğü maddesine ters düşmektedir.

İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğü insan hakları arasında yer alırken Zehra Soraya’nın başına gelenleri gazeteciye anlatırken engellenmeye çalışılmış gazetecinin Zehra’nın sesini kaydettiği götürmesine karşı konmaya çalışıldı. Aslında tüm haklar ihlal ediliyordu. İnsan haklarının içinde adil yargılanma hakkı da bulunmaktadır ancak şeriat kanunlarına göre Soraya adaletsiz bir şekilde hatta neredeyse yargılanmadan iftira üzerine idam edildi. Yaşama hakkı elinden alındı. Ayrıca Ali’nin evli olduğu halde Mehri ile evlenmek istemesi, karısını boşamak isteyip kızlarının sorumluluğunu üstlenmeyişi yargılanmaz, sorgulanmazken soraya’yı iftira uğruna öldürmeleri adil yargılanma hakkına aykırıdır. Ali’nin evlenmek istediği kız 14 yaşındadır. Yani daha çocuktur. Eğer bilinçli gelişmiş bir toplum olsaydı buna karşı çıkılırdı. Çocuk gelinlerde çocuk istismarı olarak sayılmalıdır. 14 yaşındaki bir kızın çocukluğunu elinden alıp kadın rolü giydirilmesi eğitim almasının engellenmesi de hem insan haklarına hem de çocuk haklarına aykırıdır. Köydeki bazı kadınların recm cezasından memnun olup Soraya’nın öldürülmesini istemesi hakkettiğini düşünmesi tamamen cahilliktir.

Önce kadın kadına destek olacak aynı hakları savunacak sonra erkek egemen dünya değiştirilmeye çalışılabilecektir. Allah adıyla bir insanı taşlamak iftira olduğunu bilerek Allah’ın emridir deyip idama sebep olmak son derece adaletsizdir. İnsanlara dini doğru, emirlerini doğru öğretmek, iyi bir eğitim vermek ve farklı düşünmesini sağlayarak erkeğin egemenliği kırılmaya çalışılmalıdır. Allah’ın emri bu şeriat böyle diyor diyerek kadınlar değersizleştirilmiş, söz hakları ellerinden alınmış, her türlü haksızlığa maruz bırakılmış ve belirli kalıplar, görevler biçilmiş onların dışına çıkmaları yasaklanmıştır. Oysa insan hakları varsa, varlığından söz edebiliyorsak şeriatın, çıkar düşüncesinin hakim olduğu topraklardaki insanlar özellikle de kadınlar neden özgür olamasın? Özgür düşünceye sahip olamasın? Erkek egemen toplumlarda sadece ellerin kana bulanmasına gerek yok niyetlerde fikirlerde kana bulanıyor. Kadınları recm etmeseler de dünyadan soyutlayıp benliklerini silip söz haklarını ellerinden almakta insan haklarına aykırıdır. “komşum ne der” kültürü toplumdaki erkek egemenliğinin, bencilliğin feci felaketler doğurabileceğini gösteriyor.

Örneğin İran’daki kadınlar hep birlik olup kendilerini ve haklarını savunsa belki bazı değişiklikler yaratabilirler. Ancak o ne der algısı herkesi susmaya mahkum ediyor. 21. Yüzyılda yaşıyor olmamıza rağmen bugün hala şeriatla yönetilen ülkeler ve recm edilen kadınlar var. Kadının yalnızlığı, çaresizliği, adaletsizlik insan haklarına olan ihtiyacı arttırıyor.

Filmde Soraya’nın geçerli bir kanıt olmadan suçsuz yere taşlanarak öldürülmesi kocasının 14 yaşındaki kızla birlikteliğini herkes bildiği halde hiçbir şey söylenmeyişi şeriat yönetiminde ve gelişmemiş toplumlarda kadının değersizleştirildiğine, hak ve söz sahibi olmadığına işarettir. Tüm bunlar insan haklarının evrensel, mutlak ve doğuştan haklar oluşuna aykırıdır. Eğer bu haklar evrenselse doğudaki kadınlar kadar batıdakiler de özgür olmalı.

Doğuştan ise erkek egemenliği değil kadın erkek eşitliğine, mutlak ve vazgeçilmezse her zaman her durumda insanları koruyor ve gözetiyor olması gerekir. Aslında insan haklarının var oluşu her zaman fiilen uygulanıyor olduğu anlamına gelmiyor. Zira suçsuz yere idama mahkum edilen bir toplumda hiçbir haktan söz edilemez.

Hazırlayan Özge ATEŞ
Akdeniz Üniversitesi Sosyal Hizmet ve Danışmanlık Bölümü

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.